Nusayriler

Hz. Hızır Makamı


HIDIR(A.S)


Asi nehrinin Akdeniz’e döküldüğü Samandağ’dan başlayarak diğer bölgelere kadar yayılan bir çok Hıdır Makamı bulunmaktadır. Fakat bunların en büyüğü Samandağ’da deniz kıyısında bulunan ziyarettir. Hıdır başta olmak üzere ziyaretlerin izahı konusunda halkın sağlam ve sistematik bir bilgiye sahip olmadığı göze çarpmaktadır, bundan dolayı bu konuda farklı bilgiler mevcuttur.
Antakya’da Hıdırbey Köyü’ndeki iri gövdeli çınar ağacının Hıdır’ın yere sapladığı bastonundan yeşerip dallanıp budaklandığı nakledilir. Sıkıntıya düşen kişi ‘ya Hıdır!’ diye feryat eder; içinde Hıdır’ın geçtiği bir çok değiş ve atasözü vardır: “Hıdır yanında olsun” denir. Bir işe başlarken “ ya Allah ya Hıdır!” denilerek başlanır. Nusayrilerde bu ve bunun gibi ifadeler çok yaygındır.

Hıdır Kimdir 

Hıdır’ın kimliğine ilişkin soruya alevi din adamları Hıdır’ın üstün bir insan olduğu cevabını verirler; onlara göre Hıdır, embiya zincirinin önemli halkalarından biridir. Peygamberler tarihine göre resulün ceddi olan İbrahim’den sonra yaşamış bir nebidir. Hıdır, Arapça’da had-r kökünden gelen yeşil, yeşillik anlamındadır.
Musa peygamberle yolculuk eden ve O’nu sabır imtihanından geçirendir. Adem’in Kabil soyundan ilk nesil torunudur.
Bazılarına göre Hıdır’ın yaşadığı çağ ve kimliği üzerindeki ihtilaf ve karmaşıklık, onun kıyamete kadar ölümsüzlüğünün ( leyemut ) kanıtıdır. İlahi öğretiye göre, baki ve leyemut olan yalnız Allah’tır. Her canlı gibi o doğmuş, büyümüş, var oluş misyonunu tamamlamış ve ölmüştür. Yalnız her şeye kadir olan Allah, onun ruhuna da kıyamete kadar istediğinde insan şeklinde görünebilme ve dara üşen iyilere, Salihlere ve mazlumlara yardım etme kudreti bağışlamıştır. Konuşabildiği, ilim öğrenip öğretebildiği ve yaşayan bir insanda bulunan bütün hallerin kendisinde görülebildiği için yaşıyor kabul edilir. Tanrının izniyle metafiziğe ve batın ile zahiri ilimlere vakıftır.
Halk inançlarına göre düşmana,zalime,hırsıza, yalana ve akla gelebilecek tüm kötülüklere karşı ismi çağrıldığında koruyuculuk yapar. Hıdır’ın ayaklarının değdiği yerde bol yeşillik, elinin değdiği eşyada bereket olur.

Efsanelerde Hıdır

Hıdır’ın en belirgin özelliği bilgisidir. Kitab-ı Mukaddes’ten (Tevrat) başlayarak Hıdır hakkında verilen bilgiler şöyledir:
Musa peygamber engin bilgisiyle İsraoğulları’na vaaz ve nasihatlerde bulunurken ona bir dinleyici sorar:
-Ya Musa! Bu dünyada senden daha bilgili insan var mıdır?
Musa cevap verir:
-Yok
Fakat Allah Musa’ya vahiy yoluyla bildirir ki: “katımdan kendisine rahmet verdiğim Hıdır senden daha alimdir”. Bunun üzerine Musa, Hıdır’ı bulmaya ve ne biliyorsa ondan öğrenmeye karar verir. O’nu arar ve sonunda bulur. Aralarındaki konuşmalar bir çok kaynakta geçmektedir.

Musa ile Hıdır bir büyük su kıyısına gelirler demirleşmiş bir kadırganın suya değen kısmına bir serçe gelir ve konar, gagasıyla bir kere su içer ve gider. Hıdır Musa’ya döner ve “ ya Musa! Benim ve senin ilminin toplamı Allah’ın ilmi yanında ancak serçenin sudan aldığı kadardır” der.

Kur’an’da Hıdır

Kur’an-ı Kerim’de Hıdır ile Musa arasında geçen sabır imtihanı Keyf Sûresi’nin 60-82. ayetlerinde izah edilmektedir. Kur’an’a dayanarak olayı şöyle özetleyebiliriz:
Musa, Hıdır’ı bulur ve kendisine doğru yolu, bildiklerini öğretmesini ister. Hıdır bu beraberliğe bir şart getirir. Musa, Hıdır’ın yaptıklarına karışmayacak, soru sormayacak, izah istemeyecektir. Hıdır, Musa ile anlaşır ve birlikte yola koyulurlar. Seyahetin seyri esnasında Hıdır, dıştan bakıldığında sıradan insana normal görünmeyen işler yapar. Bunlar sahilde demirlemiş olan bir gemiyi delmesi ve geminin hafif yan batması, sokakta oynayan küçük bir çocuğu tokatla öldürmesi ve istedikleri halde kendilerine ekmek vermeyen bir şehrin çıkışında harap bir duvarı tamir etmesidir. Musa her üç olayda sabredememiş, müdahale etmiş, işlerin manasını sormuştur. Hıdır, antlaşmayı bozan yol arkadaşını üç olayın açıklamasını yaptıktan sonra terk etmiştir.
Birincisi, sağlam gemilere el koyan zalim bir kral vardır. Kıyısındaki gemi ise bir grup fakir insana aittir. Onu hafif yaralamakla zalim kralın gaspından kurtarmıştır. Küçük bir tamirden sonra tekrar eskisi gibi işe yarayacak olan gemiyi fakir halka yeniden kazandırmıştır.
İkincisi, ebeveyni mümin olan bu çocuk ileride zalim ve kafir olacak ve ana-babasını güç durumda bırakacaktır.
Üçüncüsü ise bir yıkıntı duvarın temelinde iki yetim çocuğa ait olması gereken bir altın gömü vardır. Çocuklar henüz ona sahip olup, onu kullanabilecek yaşta değillerdir. Duvar ilk yağmurda yıkılırsa yetimlerin malı talan olacaktır. Onun için Allah katında istikbali görebilme izni verilen Hıdır, yaptıklarını bilerek ve şuurlu olarak yapmıştır.

Hızır A.S.

günün birinde Musa Peygamber, Tanrı'ya "evrenin en akıllı adamı kimdir?" diye sorar. Tanrı:"Hıdır Bey'dir" diye yanıtlar. Musa onu nasıl bulacağını sorar. Tanrı:"değneğini yere sapladığında büyür,ağaç olur, torbandaki ölü balıklar canlanır, gökyüzü açıkken birden yağmur yağarsa, bulunduğun yer iki deniz kavuşturuyorsa işte orası Hıdır'ın ülkesidir." der.
Musa, torbasını tuzlu balıkla doldurup değneğini alır, yola düşer. dağ taş dolaşır ama bir türlü aradığı ülkeyi bulamaz. sonunda Samandağ açıklarında bir kayaya varır, yorgunluktan uyuyakalır. uyanınca yere sapladığı değneyin ulu bir ağaç olup kendisine gölge verdiğini görür. torbasındaki balıklar da canlanmış, bir bir denize fırlamaktadır. gökte bulut yoktur, ama sırılsıklam ıslanmıştır. aradığı ülkeyi bulmanın sevinciyle çevresine göz gezdirirken, yanına bir balıkçı yaklaşır. "hoş geldiniz ya Musa"der. Musa:"hoşbulduk, ben Hıdır Bey'i arıyorum onu nasıl bulurum?" diye sorar. adam, işine karışmamak, soru sormamak koşuluyla onu Hıdır Bey'e götürmeye söz verir. Birlikte yola koyulurlar.
biraz gidince adam kıyıdaki kayıkları delmeye başlar. Musa meraklanıp nedenini sorar, ama adam yanıtlamaz. bu kez küçük bir çocuğu öldürür. Musa karşı çıkar ve nedenini öğrenmek ister ama, adam yine yanıtlamaz. Asi Irmağı'nı izleyerek yollarına devam ederler. konakladıkları her yerde bir ziyaret(türbe) yaparak ilerlerken bir köye varırlar. balıkçı, kollarını sıvayıp yıkılmakta olan bir duvarı onarmaya koyulur. Musa gene dayanamaz ve nedenini sorar. balıkçı öfkelenir. "artık benim de sabrım kalmadı, anlaşmayı sen bozdun. kayıkları deldim, düşman gelip almasın diye. çocuğu öldürdüm, büyüyünce çok kötü bir insan olacaktı, bu duvarı da onardım çünkü sahipleri yetim ve yoksul kişiler. duvar altında bir gömü var, büyüdüklerinde bulsunlar diye... bunları anlattım, ama artık beni göremeyeceksin. aradığın adam bendim." der ve yiter.


( Musa ile Hıdır'ın buluştukları yer, günümüzde de bir ziyaret(türbe) yeridir. Samandağ'a ait bir köyde bulunan türbe ve Musa'nın ağaca dönüşen değneğinin bulunduğu yer günümüzde "Hıdır Bey" adıyla anılmaktadır. bu şirin köy her yıl turist akınına uğramaktadır)



Hıdır’ın dini ve efsanevi konumundan dolayı -Hıdır’a mahsus olmak üzere- birkaç yerde ziyaret makamı bulunduğu inancı vardır. Onun için diğer ziyaretler tek bir yerde bulunurken, Hıdır makamı birkaç yerde olabiliyor. İnanışa göre Hıdır’ın farklı yerlerde 365 makamının bulunması, yılın her gününe denk gelecek şekilde makamı olduğu inancından gelmektedir. Ayrıca Hıdır’ın ölümsüz olmasından dolayı mezarının olmadığı inancı vardır. Mezarı olmayan tek makam Hıdır ziyaretleridir.
Ayrıca Kur’an dışında, Tevrat’ta anlatılan İlya ve Elişa hikayeleri Hıdır ile Musa’nın seyahatine benzetilmektedir. İlya ve Elişa gittikleri yerlerde fakir insanlara bereket getirmiş, şifa dağıtmışlardır: dul bir kadının yiyecek fıçısını ve yağ küpünü tükenmez kılmışlardır. İlya suları ikiye bölecek güce sahiptir ve daha önemlisi ölümsüzdür. İlya mucizevi şekilde göğe yükseldikten sonra ruhunu ikiye katlayarak Elişa’nın üzerine koyar. Bunun üzerine Elişa’ya peygamberlik görevi verilir. İlya göğe yükseldiği için ölümsüz olduğu ve dünyaya döneceğine inanılır. Bazı antropologlara göre bu inanış, Müslümanlığa değişerek geçmiştir 

Teodor ve Didim Söylencesi

Bir zamanlar Antakya'da Teodor adında, Hz.İsa'ya iman etmiş ve Hıristiyanlığı kabul etmiş olan çok güzel bir kız yaşarmış. Teodor büyümüş ve gelinlik çağına gelmiş. onu Antakya'nın en zengin adamına istemişler fakat Teodor Hıristiyan olmayan birisiyle evlenmek istememiş. bu durum zengin adamın gücüne gitmiş ve Teodor'u şikayet etmiş. sonuçta Teodor'un Hıristiyan olduğu anlaşılır. cezasını çekmek üzere Defne'deki(Harbiye'deki) Diana Mabedi'ne gönderilir. mabedin muhafızı Didim adlı yakışıklı bir gençtir. Teodor'a aşık olur ve Hıristiyanlığı kabul eder. elbiselerini Teodor'a verip kaçmasını sağlar. her ikisi de yakalanır ve kafaları kesilerek cezalandırılırlar. başları, Herkül heykelinin yanına atılır.
zaman geçer, Hıristiyanlık yayılır ve Teodor ile Didim aziz ilan edilir.

Not: bir rivayete göre Hz. Ali, Hızır şeklinde zuhur edip Teodor ve Didim'in başlarının bulunduğu yeri fethedince burasının adı Hıdır ziyareti (türbesi) olur. türbe Hatay'ın Harbiye beldesinde bulunmaktadır.
Bugün 4 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol